Son yapılan araştırmalar içinde yaşadığımız mavi gezegen Dünya’nın yaklaşık 4,54 milyar yıl yaşında olduğunu ortaya koyuyor. Modern insana ait en eski kalıntılar ise yaklaşık 300 bin yıl yaşında. Yani Dünya’ya göre epey genç sayılırız ama yine de uzun zamandır buralardayız. İnsanlık gelişip de bilimsel çalışmalar yaptığından beri evimiz olan Dünya’yı biraz daha yakından tanımaya ve anlamaya başladık.
İçinde yaşadığımız Dünya hakkında pek çok temel bilgiye sahibiz. Ancak yine de hala ayak basılmamış yerleri, keşfedilmemiş noktaları ve açıklanamayan sırları olduğu aşikar. Dünya hakkında bilinen bazı bilgiler epey karmaşık teknik detaylardan oluşuyor ve kabul edelim herkesin de ilgisini çekmiyor. Gelin karmaşık detayları bir kenara bırakalım ve konu hakkında hiçbir bilgisi olmayanların bile anlayabileceği şekilde Dünya hakkındaki bazı ilginç bilgilere yakından bakalım.
Dünya hakkında ilginç bilgiler:
Dünya varsa tektonik plakalar sayesinde var:
Güneş Sistemi’nde levha tektoniğine sahip olduğu bilinen tek gezegen Dünya’dır. Gezegenin dış kabuğu, tektonik plakalar adını verdiğimiz bölgelere ayrılmıştır. Bu plakalar iç kısımda bulunan magmanın üzerinde yüzmektedirler. Birbirlerine karşı hareket eden tektonik plakalar çarpıştığı zaman biri, diğerinin altında girerek taze kabuk oluşmasını sağlar.
Tektonik plaka hareketleri depremlere, volkanik patlamalara, dağların ve tepelerin oluşumuna, okyanus altlarında hendek oluşumuna ve tektonik yüzey yenilenmesine neden olur. Bu hareketler aynı zamanda mikroskobik bitkilerin öldüğü zaman okyanus dibine çökmesini sağlayarak karbon döngüsünü besler.
Karbon döngüsü Dünyamız ve içinde yaşayan biz insanlar ile diğer canlılar için son derece önemlidir. Karbon kalıntılarının Dünya içinde dönüşüm yaşaması sayesinde Venüs gezegeninde görülen sera etkisi oluşmaz. Yani Dünya’daki tektonik hareketler sonucu karbon dönüşümü yaşanmasaydı güzelim gezegen alev alev yanan bir küre olarak uzay boşluğunda bomboş dururdu.
Dünya’yı oluşturan birkaç temel element vardır:
Dünya gezegenini elimize alabileceğimiz bir elma gibi düşünüp, bıçakla doğrayıp incelediğimiz zaman karşımıza dört temel element çıkıyor. Bunlar demir, oksijen, silikon ve magnezyum. Elbette daha pek çok bileşik var ancak bu elementler en yoğun olanlar.
Dünyamızın %32.1’i demir, %30.1’i oksijen, %15.1’i silikon, %13.9’u ise magnezyumdan oluşuyor. Dünyanın merkezine yani çekirdeğe indiğimiz zaman karşılaştığımız demir oranı %88’e, oksijen oranı ise %47’ye kadar çıkabiliyor.
Dünya atmosferi yaklaşık 10 bin kilometre uzunluğundadır:
Evrenin sonsuzluk kavramı insan aklının alabileceğinden çok daha karmaşık bir mesele olabileceği için bazı mesafe kavramları bize epey şaşırtıcı gelebilir. Ancak koskoca evreni düşündüğümüz zaman gezegenimizin atmosferinin 10 bin kilometre olması küçücük bir detaydır.
Dünya atmosferi ilk 50 kilometrede en kalın katmana sahip olsa da genel uzunluk yaklaşık 10 bin kilometredir. Troposfer, Stratosfer, Mezosfer, Termosfer ve Ekzosfer olarak adlandırılan beş ana katmandan oluşan Dünya atmosferindeki hava basıncı ve yoğunluk yüzeyden uzaklaştıkça azalmaktadır.
Elbette 10 bin kilometre boyunca aynı yoğunluktan söz etmek mümkün değil. Atmosferin en yoğun olduğu katman, yüzeyden sonraki 11 kilometredir. Bu yoğunluk giderek azalır ve son katman olan Ekzosfer’de uzay boşluğuyla birleşerek yok olur gider. Ekzosfer, atmosferin genelinden farklı olarak gaz gibi davranmaz. Bu katman serbest hareket eden parçacıklardan oluşur ve bu parçacıklar sık sık uzay boşluğuna kaçar.
Dünyamız koca bir mıknatıs gibi:
Dünyanın iç noktasında eriyik halde bulunan bir dış çekirdek vardır. Bu dış çekirdek sürekli konveksiyonel hareketler sergiler. Bu hareketler sonucu manyetosfer olarak adlandırılan bir manyetik alan oluşur. Etkisi yüzeyden binlerce kilometre uzağa ulaşan manyetik alan nedeniyle dünyamızı koca bir mıknatıs gibi düşünmek mümkün.
Elbette bu manyetik alana sahip Dünyamızı alıp bir buzdolabına yapıştıramıyoruz. Peki ne işe yarıyor derseniz, Güneş’e bakmanızı tavsiye ederiz. Isı ve ışık vererek hayatın temelini oluşturan Güneş aslında oldukça yoğun bir radyasyon içerir. Manyetosfer sayesinde Güneş ışınları ile Dünyamıza girmeye çalışan bu radyasyon itilir ve gezegeni teğet geçerek uzay boşluğuna yollanır.
Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönüşü tam olarak 24 saat sürmez:
Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönüşü 24 saat sürer ve bu süre biz insanlar tarafından gün olarak adlandırılır. Gerçekten öyle mi? Aslında Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönüşü tam olarak 23 saat 56 dakika 4 saniye sürer ve bu süre gökbilimciler tarafından Yıldız Günü olarak adlandırılır.
İyi de her gün oluşan bu 4 dakikalık kayıp nedeniyle zaman içinde tüm gündüz – gece döngüsünün tepetaklak olması gerekmez mi? Hayır çünkü Güneş Günü olarak adlandırılan farklı bir döngü daha var. Dünya aynı zamanda Güneş’in etrafında döner ve Güneş de yaklaşık 1 derece hareket eder. Bu küçük hareket sayesinde günlük oluşan kayıp gibi görülen zaman süresi tolere edilir ve bildiğimiz gün sistemi tıkır tıkır işlemeye devam eder.
Bir yıl 365 gün değildir:
Yıl dediğimiz kavram, Dünya’nın Güneş etrafında tam bir tur dönmesi sonucu oluşan süredir. Bu süre bilinenin aksine 365 gün değil, 365.2564 gündür. Bu küçük gibi görünen ondalık gün farkını artık yıl uygulaması ile kapatıyoruz. Her dört yılda bir Şubat ayının bir gün daha uzun sürmesinin nedeni budur. Yani Dünya aslında düşündüğümüzden çok daha karmaşık hareketlere sahip ancak biz bu hareketleri belirli kalıplara sokmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Dünya’nın Ay dışında ortak yörüngeye sahip olduğu iki uydusu daha vardır:
Ay, Dünyamızın uydusudur. Bu en bilinen temel bilgiler arasındadır. Ancak Dünya’nın ortak yörüngeye sahip olduğu iki uydu daha vardır. Yakın Dünya Nesneleri olarak adlandırılan büyük bir asteroid grubunun bir parçası olan 3753 Cruithne ve 2002 AA29, Dünya ile ortak bir yörüngeye kilitlenmişlerdir.
3753 Cruithne isimli asteroidin çapı yaklaşık 5 kilometredir ve Dünya’nın ikinci ayı olarak adlandırılır. Aslında tam olarak Dünya yörüngesinde değildir. Yalnızca Dünya ile senkronize bir yörüngeye sahiptir. Bu açıdan gezegenimizi takip ediyor gibi görünür ancak kendisi Güneş’in etrafında oluşturduğu farklı bir yol izlemektedir. Yine de kendisine Dünya’nın ikinci ayı unvanını alacak kadar senkronize bir yörünge izlediğini söylemek mümkün.
Yüzbinlerce yıldır üstünde yaşadığımız mavi gezegen Dünya hakkında az bilinen bazı bilgilerden bahsederek bu detayları herkesin anlayacağı biçimde açıkladık. Elbette tüm bu bilgiler pek çok teknik detaya sahiptir. Konu hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz.