GÜLDEN ÇOKTAN- Mehmet Ali Ağca tarafından 1 Şubat 1979’da katledilen Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü ve Başyazarı Abdi İpekçi, 44’üncü ölüm yıl dönümünde Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında anıldı. Anmaya Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan, CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Saniye Yurdakul, Milliyet Gazetesi yazarları Atilla Gökçe ve Tunca Bengin, Yazı İşleri Müdürü Bertan Ağanoğlu, Haber Araştırma Müdürü Pınar Aktaş’ın yanı sıra İpekçi’nin gazeteci dostları katıldı. Törende, vefatının üzerinden 44 yıl geçen İpekçi için dua edildi.
‘Alay edercesine…’
Duanın ardından konuşma yapan İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet, şunları söyledi:
“Bu yıl içinde bir arkadaşımın ‘Artık uğraşma, kimse hatırlamıyor o günleri’ sözleri dikkat çekiciydi. Çok sevgili bir yakınım da ‘En iyisi bu yıl protesto et. Oraya hiç gitme’ demişti. Aslında bir zamanlar, onu da yapmıştık. Annemle birlikte ‘Konuşacak ne kaldı ki’ demiştik. Bütün suikast kurbanlarıyla alay edercesine, engellenen çabalarla dolu bir oyunun parçası olmayı, oradan oraya çekiştirilip kullanışlı mağdur haline getirilmeyi içimize sindirememiştik. O zaman da ‘Bu bir vazifedir, sorumluluktur. Susmak korkmaktır, suça yer açmaktır. Konuşmak, var olmak, olanları hatırlatmak, tanıklık etmek, unutturmamak zorundasınız’ diyenler olmuştu. Ne yapmalı? Şimdi yine aynı sözleri tekrarlamanın bir anlamı olur mu? Bugünü fırsat bilerek, çok uzaklardaki hak ihlallerine kadar uzanmayı veya güncel siyasetin içine dalmayı da pek anlamlı bulmuyorum. Hala 1979 yılındayım. O zaman ki İçişleri Bakanı’nın, kendi makam odasının ardında, gizli bir oda daha olduğunu dehşet içinde fark ettiği ve bir komploya uğratıldığı dönemdeyim. O andaki hakikatin yani hepimizi ilgilendiren bu dehşetli hakikat incelenip, irdelenmemiş, isimlendirilmemiş ve tarihteki yerine resmen kaydedilmemiş haliyle olduğu gibi duruyor.
Hakikate katkı
Belirli dönemlerde aynı düğmeye basılırcasına üstümüze yağdırılan bombaların, kurşunların, yangınların biz kurban yakınlarına yaşattığı ruhsal şiddeti, her yeni suikastta içimizde hissedip bütün kurbanların yakınlarıyla hemhal olmamak mümkün değil. Bütün bu birikimle burada o sorumluluğu ve çaresizliği hissediyorum. Başı dik ve keskin bir kararlılıkla değil yerine getirilmemiş bir borcun ağırlıyla çöken omuzlarımla buradayım. Cinayet dosyalarının yeniden açılması, bir arkeolog titizliğiyle çalışılması, tuzaklar kuran, engel olan, taş koyan, duvar ören, üstüne toprak örten, şaşırtmaca ve kandırmaca yayanların ortaya çıkarılması ne kadar iyi olurdu. Hatta o zamanlar neye hizmet ettiğinin bile ayrımında olamayanların bazıları kendiliğinden de mertçe ortaya çıkabilir, hakikate katkıda bulunabilirlerdi. Ne iyi olurdu.”
Dönüm noktası
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş ise İpekçi’nın gazeteciliğini, halkın haber alma, bilgi edinme, gerçekleri öğrenme hakkına saygı göstererek yaptığını belirtirken şunları söyledi:
“Doğruluğunu kontrol etmeden haber yayınlamamayı esas saymıştır. Gerçek bir basın emekçisi olan Abdi İpekçi cinayetinde tetiği çektiren karanlık güçlerin hala ortaya çıkarılmamış olması günümüzde de gazetecilere yönelen tehditlerin sürmesinde önemli rol oynamaktadır. Abdi İpekçi cinayeti gazetecilik tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. İpekçi’yi öldürenler, demokrasiye ağır bir zarar vermiştir. İktidar ve muhalefet temsilcileri bunu hiç unutmamalıdır. Günümüzde de demokrasinin tüm kurallarıyla işletilmeş olması için biz gazetecilerin görevlerini yapabilmesi gereklidir. Halktan, emekten, adaletten, özgürlüklerden yana olan gazetecilerin haber yapması engellenmemeli, gazeteciler siyasetçiler tarafından hedef gösterilmemelidir.”