Galatasaray Süper Lig’in 33. haftasında Medipol Başakşehir’i 1-0 mağlup ederek en yakın takipçisi Fenerbahçe ile arasındaki puan farkını 5’e yükseltti. Konuk ekibin teknik patronu Emre Belözoğlu’nun maç sonu açıklamaları geniş yankı uyandırdı.
42 yaşındaki teknik adam, Galatasaray’ı çalıştırmak isteyip, istemeyeceğinin sorulması üzerine, “Ben Fenerbahçeli Emre’yim. Taraftar beni sahiplendi. Fenerbahçe’nin çok zor günlerinde kulüp içinde oldum. Hayat bana asla büyük cümleler kurmamayı da öğretti.
‘G.SARAY’I ÇALIŞTIRMAM DEMEM’
Geçmişte çok büyük cümleler de kullandım. Ben hiçbir zaman Galatasaray’ı çalıştırmam demem ya da başka takımlar çalıştırmam demem. Bu Fenerbahçeli olduğum gerçeğini de değiştirmez. Herkes bunu istediği gibi algılayabilir. Futbola katkı yapmaya teknik adam olarak devam etmek istiyorum. Bu bazen süre, tecrübe istiyorum. Benim de zamanla öğreneceğim zamanlarım olacaktır” şeklinde cevap verdi.
Mustafa Anıklı bu haftaki köşesinde Emre Belözoğlu’nun açıklamalarına da eleştiri getirdi. İşte o yazı…
BU NE DEMEK?
“Medipol Başakşehir Teknik Direktörü Emre Belözoğlu’nun, Galatasaray yenilgisi sonrasındaki konuşmaları; sanmayın ki, küme düşme hattının bir tık üzerinde bulunan bir takımın teknik adamının sözleri… Öyle laflar etti ki; “bayram değil-seyran değil” dememek mümkün mü? Hadi gelin birlikte bakalım. “Ben geldiğimde kulüp küme düşme hattındaydı.” Aykut hocam, kulakların çınlasın!
“Biz başarısız değiliz. Elimizdeki mevcut oyuncu kadrosuna göre iyi işler yaptık.” Yönetime mesaj, daha iyi kadroyla daha iyi işler yapardım. “Önümüzdeki seneyle alakalı hiçbir düşüncem yok.” Pardon, sözleşmeniz 31 Mayıs 2024’e kadar değil miydi?
“Sadece bu seneyi Başakşehir’de bitirmek istiyorum.” Eeee, sonra… “Hiçbir zaman Galatasaray’ı ya da başka takımları çalıştırmam demem. Bu, Fenerbahçeli olduğum gerçeğini de değiştirmez. Herkes bunu istediği gibi algılayabilir.” Nasıl algılamak gerek peki?
YENİ NESİL DOLANDIRICILIK MI?
Türk futbolunda “dolandırıcılık” sözü, artık daha fazla duyulur olmaya başladı. Bilindiği gibi başta Fatih Terim olmak üzere, Galatasaraylı futbolcular ile bazı kişiler, bir bankanın şube müdürü hanımefendiye, “özel kazanç” karşılığında para yatırmış, – pardon – kaptırmış.
Bu anlatacaklarımızda Florya’daki “özel fon” mağduru olanlar kadar belki büyük paralar dönmedi ama bu kez çarpılan vatandaş oldu. Ne mi oldu?
Türkiye Futbol Federasyonu, Lüksemburg merkezli Fuchs Sports Türkiye firmasıyla 5 yıllık bir anlaşma imzaladı. TFF 2 ve 3. Lig yayın hakkı için imzalar atılmıştı. Sezon başındaki törende, TFF Yönetimi adeta tekmili birden sıralanmıştı. Şirketi de, Avukat Emin Özkurt temsil etti. Evet evet, çoğunuzun bildiği, CAS’taki tek Türk hakem…
TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi, bu anlaşmanın 92 kulüp için kalıcı bir gelir olacağına vurgu yaparken, temsilen gelen Özkurt, şirketi, “Yeni nesil yayıncı” olarak lanse etti. Hakemlerde yapay zekayı duymuştuk ama maçlarda yapay kameranın ilk kez burada uygulanacağı da vurgulanmıştı.
Gerçi, MHK’deki gibi, burada da yapay zekanın kafası karıştı. Sahadaki topu takip eden ve kameraya hükmeden zeka, sahaya ikinci bir top girdiğinde, allak bullak oldu o ayrı! Böyle olunca ne oldu; eski düzen kameramana geçildi. Anadolu’da bu işe gönül verenler, ekstradan gelecek 3-5 kuruş için görev aldı. Bazıları da, “daha fazla kazanayım” diyerek, kendi aracıyla, masrafını cebinden karşılayıp, yakın illere de gitti.
Ancak ortada bir sakatlık vardı. Türkiye Futbol Federasyonu’nun sezon başından bu yana, ne kadar ödeme aldığı, şirketin borcunun ne kadar olduğu ticari bir sır gibi dursa da, TFF’nin geçen ay sözleşmeyi sona erdirmesi de, ödemelerin gecikmesinin sır olmadığını gösterdi.
İnternet üzerinden yayınlanan bu maçlar için abone olanlar, yıllık 348 TL’yi yatırdı. Fakat, 2-3 hafta geçmeden, TFF’nin sözleşmeyi feshetmesiyle, aboneler ortada kaldı. Parayı verenlerin en büyük güvenceleri, Türkiye Futbol Federasyonu’nun şirketle yaptığı sözleşmeydi. Ancak bir anda ekran karardı, maçlar verilmemeye başladı. Aboneler bu şekilde mağdur olurken, kameramanlar, spikerler ve bunun gibi teknik elemanlar da, paralarını kimden alacağını bilemedi. Çünkü ortada ne bir muhatap ne de bir şirket vardı.
Sözleşmeye imza atan vekil Emin Özkurt da, diğerleri gibi kendisinin de bu durumdan mağdur olduğunu söyledi. Avukatlık ücretini alamadığından yakınan Özkurt, telefonlara bile çıkılmadığından dert yandı.
Şimdi burada kim suçlu?
İhaleyi kazandığı için bu şirket ile sözleşmeye imza koyan Türkiye Futbol Federasyonu mu? Her şeyi yasal olarak görüp, bu yayınlara para yatıran aboneler mi? Şirketin Türkiye ayağındaki Avukat Emin Özkurt mu? Bunlara güvenip emek harcayan, gerektiğinde para harcayan, kameraman ve spikerler mi?
Yoksa, Lüksemburg merkezli şirketin abonelik yapıp, para toplamasına izin verenler mi? Hadi şimdi çıkın işin içinden…
NAYİR, N’OLAMAZ!
1. Lig’e ne büyük umutlarla başladı Eyüpspor… Öyle bir kadro kurdu, öyle iddialı oldu ki, giden-gelen belli olmadı. Şimdi, play-off’a kalmak için tırmalıyor. Ancak kiralık verdikleri iki futbolcu var ki, yöneticileri pişman ettirdi.
İlki Umut Nayir… Süper Lig’de, hem de küme düşmesi muhtemel Ümraniyespor’da, 15 gol attı. Son hafta ayrıca hat-trick yaptı. İkincisi ise Emeka Eze… Giresun maçında attığı gol, 6 puanlıktı. Belki de bu, İstanbulspor’u ligde tutacak. Başka bir neden var mı bilinmez ama Eyüpspor’da da ilk yarıda 6 gol atmıştı.
Yerine İstanbulspor’dan gelen İbrahim Yılmaz mı? Sarı-siyahlılarda 17 karşılaşmada 0 gol, 0 asist; Eyüp’te ise, 9 maçta sıfır gol, bir asist… Eze ve Umut Nayir’ın bu durumlarını gördükten sonra, insanın aklına o çok meşhur Yeşilçam repliği geldi; “Nayir, n’olamaz.”
ÜMRANİYESPOR’UN YAPTIĞINA BAK!
Hangikredi Ümraniyespor, her ne kadar Sivasspor maçını kazansa da, Süper Lig’de kalması, adeta mucize gibi… Sıradışı bir görüntü içerisinde olan İstanbul ekibi, sosyal medya hesabından, “Kulübümüz, Sivasspor adına Ümraniyespor Hatıra Ormanı’na 100 adet fidan dikmiştir. Yemyeşil bir dünya umuduyla…” diyerek çok faydalı bir işe imza attı. İnsanın aklına ister istemez, “Kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz” hadis-i şerifi gelmiyor mu?
Ayrıca başkan ve teknik direktör düzeyinde konuk ekibe plaket ve çiçek vermeleri de, ayrı bir jestti.”