Müjde Işıl – ’90’lar şimdinin modern klasik olmuş yapımlarını izlediğimiz şahane dönem olduğu kadar çoğumuz için de Julia Roberts’ın romantik komedileriyle özdeşleşti. Sımsıcak gülümsemesi, pozitiflik fışkıran bakışları, bazen kendini zor duruma düşüren çocuksuluğu ile o hep farklı bir yerde konumlandı romantik komedi sevenlerin gönlünde. Nasıl olmasın ki? “Pretty Woman”, “My Best Friend’s Wedding”, “Notting Hill” ve “Runaway Bride”a erişebilecek kaç romantik komedi çekildi ki ‘90’lardan sonra?
Diğer tarafta ise karizmatik George Clooney var elbette. Yönettiği filmlerde daha bir “ağır abi” olsa da sinemada farklı türlerde ama hep sempatik, gönül çelen bakışlarıyla iz bıraktı. İkisi de son dönemde sinema perdesinde eskisi kadar görünmüyor. Hatta Clooney’nin 1996 tarihli “One Fine Day”den sonra bir daha romantik komedilerde oynamak istemediği ve artık sosyal içerikli filmlere ağırlık vermeyi tercih ettiği söylendi durdu. Dolayısıyla “Ticket to Paradise/Cennete Bilet”in Clooney’yi de ‘90’lara döndürdüğünü söylemek yanlış olmaz.
Biz bize yeteriz
“Cennete Bilet”te önce didişen bir çift ile tanışıyoruz. David (George Clooney) ile Georgia (Julia Roberts) beş yıl evli kaldıktan sonra boşanmışlar. Birbirlerini görmeye bile tahammül edemiyorlar. Ancak kızları Lily (Kaitlyn Dever) yeni tanıştığı bir gençle aniden evlenme kararı alınca David de Georgia da deliye dönüyor. Düğünün olacağı Bali’ye geliyorlar. Ne kadar didişseler de kızlarını evlilik kararından vazgeçirmek için iş birliği yapmaya başlıyorlar.
Romantik komedilerle özdeşleşen Roberts ile romantik komedilerle pek içli dışlı olmayan Clooney’yi, daha önce dört kez birlikte rol almış olsalar da bu türde bir araya getirmesiyle dikkat çeken bir yapım “Cennete Bilet”. Romantik komedi türünün sevilen klişelerini bu yıldız çiftin macerasında izlemek, seyirciyi ‘90’ların havasına sokabilir. Roberts ve Clooney’nin çift olarak seyirciyi hayran bırakacak düzeyde bir kimya uyuşmasından söz etmek zor ama hem tekil olarak hâlâ güçlü enerjileri hem de en popüler oldukları döneme dair nostalji hissiyle moral veriyorlar seyirciye.
“Mamma Mia! Here We Go Again” müzikalinden tanıdığımız Ol Parker, tıpkı o film gibi bunda da buram buram yaz enerjisi yüklü rengârenk bir atmosfere imza atıyor. Film kâğıt üzerinde Bali’de geçse de çekimleri Avustralya’da yapılmış. Hatta Avustralya hükümeti filme yaklaşık beş milyon dolar destek vermiş. Resmî açıklamalara göre bu filmin çekimlerine ev sahipliği yapmasının bölge ekonomisine katkısı 35 milyon dolardan fazla. Sanılanın aksine Parker’ın iki yıldızı bir araya getirip soluğu Avustralya’da alması hiç de zor olmamış. Clooney süreci şöyle anlatıyor: “Julia ve ben, birlikte çalışacağımız bir proje arayışında değildik. Ama tabii ki onunla bir projede yer alma fırsatını kabul etmek çok kolay oldu. Ol Parker, senaryoyu ikimiz de aynı anda gönderdi ve rolleri Julia ile benim için yazdığını söyledi. Okuduktan hemen sonra Julia’yı aradım ve ona ‘Sen yaparsan ben de yapacağım’ dedim. O da ‘Sen yapacaksan yaparım’ dedi. Kısa bir süre sonra da Avustralya’ya doğru yola çıktık.” Seyirci için bu yolculuğun sonucundan akılda en fazla kalan an ise muhtemelen ikilinin dans sahnesi olacak.
Perdenin sevilen ikilisi
George Clooney ve Julia Roberts’ın ilk kez birlikte kamera karşısına geçtikleri “Ocean’s Eleven”, aslında bir yeniden çevrimdi ama tüm dünyada büyük ilgi gördü ve gişede yüzleri güldürdü. Kadrosu Brad Pitt, Matt Damon gibi yıldız isimlerden oluşan filmin mizah yönünü Clooney-Roberts ikilisi kuvvetlendiriyordu. Çünkü Clooney’nin canlandırdığı Danny Ocean, eski karısı Tess’in (yani Roberts’ın) yeni sevgilisinin kumarhanelerini soymayı planlamaktaydı. İkili ertesi sene Clooney’nin ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu “Confessions of a Dangerous Mind”da rol aldılar. Kitap uyarlaması olan bu casus filminde Clooney, CIA ajanını canlandırırken Roberts de meslektaşıydı ama ikili olarak filme damgalarını vurmadılar. Çünkü hikâyenin merkezinde Sam Rockwell’in canlandırdığı şovmen/tetikçi Chuck Barris vardı. Zaten Roberts’ın karakterini finalde acı bir son beklemekteydi. Bunun ardından devam filmi “Ocean’s Twelve”de çok sevilen rollerine geri döndüler. İlk filmdeki maceradan sonra Danny ve Tess yeniden bir araya gelmişti. Ekip yine büyük bir soygunun peşindeydi. Üstelik bu sefer Tess, dolandırma planının bir parçası olarak hamile bir Julia Roberts taklidi bile yapmaktaydı! 2016’da Jodie Foster’ın (şimdilik) yönettiği son film olan “Money Monster”da bir araya geldiler. Bu suç filminde Clooney, televizyonda ekonomi programı sunan ve insanlara risk almalarını tavsiye eden bir finans uzmanını canlandırdı. Roberts ise bu programın yönetmenini. Tüm birikimini kaybeden bir adam, televizyon kanalını basıp sunucuyu rehin alınca ortalık karıştı.